Monday, November 12, 2012

Kaplumbağa & Tavşan ya da Hiçbiri..




Dilimizden düşmeyen Avrasya Maratonu geldi ve geçti bile. Koşu hikayelerimiz çoğalırken alınan tecrübeler gitgide büyüyor ve benim çok hoşuma gidiyor bu. Evet kendi adıma koştuğum en kötü yarışlardan biriydi fiziksel olarak ama yine de çok keyifli anlar yaşadım, pişman değilim. Her şeyden önce ben ilk kez Avrasya’da koştum ki bu bile çok güzel bir deneyim. Memnuniyetsizliklerim çok fazlaydı bitirdiğimde hatta arkadaşlarıma Istanbul’da bir daha maraton dener miyim bilmiyorum bile dedim. Ama zaman ne getirecek hep beraber görücez. Kısaca koşu hikayemi anlatıp gözüme batan şeylerden bahsedeyim hepimiz için.

Cumartesi günkü hava aşırı gözümü korkuttu bir kere, çok ağır sağnak yağmur vardı, gözüm devamlı dışarda yarın böyle olursa naparız diye düşünürken buldum kendimi sık sık. Pazar sabah kalktığımda (bence) koşu için mükemmel bir hava vardı. Ama bir yandan ciddi hiçbir hazırlık yapmadığım, ne beslenme, ne düzgün antreman olarak aklımdaydı. Benim koşuyu sevmemin en büyük nedenlerinden biri, kafam karıştığında, hareket etmek istediğimde ayakkabılarımı giyip yapabileceğim ve günün sonunda kendimi çok mutlu hissedeceğim bir şey olması. Açıkçası haftada 3-4 koşuyorum tamamen içimden geldiği (düşünülecek çok şey var :) ve vücudum istediği için. Ama bildiğimiz gibi 42km koşmak için bundan çok büyük bir disiplin ve program gerekiyor. Hep denilen yarı maraton ve maraton arasında 21kmden çok daha fazlası var sözü de aklımdaydı. 21’i bir şekilde düzenli koşan herkes bitirebiliyor çünkü ama 42 bambaşka bir hikaye.




Şimdi burda bir parantez açmak istiyorum, koşu sabahı yine arkadaşlarımla beraber giderken çok mutlu oldum, çünkü hepsi bir şekilde beni sayemde koşuya başladılar ve bu beni baya mutlu ediyor. Ama Avrasya sonrası (15K koştular) hepsinde sakatlıklar meydana geldi. Koşuya yeni başlayanların temposunu gerçekten çok iyi ayarlamaları gerekiyor. Yani yarışı çabuk bitirmek adına kendinizi zorlarsanız cezasını çok uzun süre çekiyorsunuz. O yüzden onlara söylediğim şeyi tekrar ediyorum burdan, lütfen vücudunuzu dinleyerek koşun ve zamanı unutun. Zaten o size her şeyi söylüyor bir şekilde inanın.

Neyse gelelim bana, yarış alanına gittik eşyaları vereceğimiz otobüsü ararken biraz vakit kaybettik. Sonra ben maraton kısmına geçtim, pek fazla ısınamadım açıkçası. Hatta köprüyü geçerken hayatımda ilk kez koşarken bileğimde hafif sızı hissettim ama önemsemedim. Barbarosa kadar gayet tempomu ayarlayarak güzel güzel geldim, güneşin çıktığı yerler de biraz sıcak geldi ama genel olarak hava olumluydu. Önceki gece playlistimi güncellemiştim, Efe ve Alevin katkısıyla, Sinan’ın da yazısındaki şarkıların hemen hepsi vardı playlistimde nerdeyse. (yazı çok iyi bu arada) Hatta starta başlamamla “Don’t Stop Me Now” ve “Rolling in the Deep” arka arkaya geldi köprü geçerken baya iyi denk geldi. Benim problem Barbaros’da başladı aslında çünkü yokuş başında “I Bet You Look Good on the Dancefloor” çaldı ki kendisini nerde duyarsam duyayım dans ediyorum zaten istisna yapamadım. Burda pace’im tamamen kaydı ve Barbaros'tan aşağı uçmaya başladım derkenn “Ben Böyleyim - Athena” (Efe’ye kucak dolusu sevgiler) çalmaya başlamaz mı, bu noktada cidden koptum, bugüne kadar koşarken geçirdiğim en keyifli anlardan biriydi diyebilirim.
Aynen şu yandaki resimde söylenen şeyi yaşadım, belki bir 5-10 km daha devam edebilirdim ordaki 4,5’luk pace’im olmasa ama inanın umrumda değil ve hala değdiğini düşünüyorum. Her neyse Barbaros’tan gayet güzel indim sonra devam ettim. Yanımda yeterince su vardı, ondan durmadım. Tophane civarında sol bileğimde sıkıntı başladı, orda tuvalete de girmek için kahve dünyasına girdim, biraz masaj yaptım, oyalandım ve devam ettim. Burdaki sorun şuydu sanırım önceki akşam menisküs olan sağ dizimi Efeyle bantlamıştık. Nedense bana sorun çıkarmamasına rağmen ona yüklenmemek için sola biraz ağırlık verdiğimi düşünüyorum. Masaj iyi geldi bundan sonra güzel bir tempo tutturdum, 
 


Galata’yı geçtim gayet iyiyim hatta kafamda yavaş yavaş kaplumbağa misali bu yarışı bitiricem sanırım diyorum, gaza gelip kendimi tavşan sandığım anları unutarak. Neyse 15Kcılarla ayrıldık ve devam ediyoruz Eyüp’e doğru, burada size pace buddy’mi tanıştırmalıyım ki biraz fikriniz olsun :) sonradan kendisini geçtim ama bir süre arka arkaya gittik ben maratonu bırakırken yine onun arkasından bakakaldım hatta. Eminim bitirmiştir, helal olsun. 






 Benim için asıl problem Eyüp dönüşü başladı, cidden hem mola verdiğim, hem yavaş koştuğum için bütün maraton koşanları ters taraftan selamladım nerdeyse, ki aşırı moral bozucuydu. (o arada bir yerde Sinanko’yu da gördüm hatta) Eyüp’ten döndüğümüz noktadan itibaren sağ kalçam alarm vermeye başladı aynen Eymir’deki gibi. Sanırım burda da bileğe yüklenmeyeyim diye sağ tarafa ağırlık vermemden kaynaklandı. Eyüp dönüşü inanılmaz sıkıcıydı ve bir kız olarak beni aşırı rahatsız eden laf atmalar, sarıklı, şalvarlı amcalar başladı. Energy jel’i 5K önce açmıştım ama vanilyalı powerbar gel almıştım ve cidden bana tadı çok çok çok kötü geldi. Her neyse artık Unkapanının oralara geldiğimde kalçam yürürken bile acımaya başladı ve devam edersem sakatlık çıkacağından emindim. Tabiiki yollar burda da çok şenlikliydi. Bedava sulardan alıp yolun ortasında birbirini ıslatan çocuklar, kolkola koşanların önünde duran adamlar. Kalçamla beraber sinirler de gerildi benim biraz. Aksaray’a geldiğimde (19.5) daha fazla devam edemeyeceğimi düşünerek bıraktım. Şimdi burda hep şunu derdim kişilik olarak sakatlasam da kendimi bitirmeye kasarım, öyleyimdir çünkü. Gerçekten kör topal gidebilirdim bir 5-10 km daha ama kalçam 2 günde iyileşeceğine 2 ayda iyileşirdi ve bunu yapmak istiyor musun kendine diye sordum. Cevap çok netti, benle maraton koşan birkaç yabancı devam etmem konusunda ısrar ettiler durup ama kalçamdan bahsedince onlarda bırakıp gittiler. Sonuçta ben hedefim olan 25-30 km’yi bırak, YM mesafesini bile bitiremeden, (ama ulaşım için stratejik bir noktada) yarışı bıraktım.

Organizasyonla ilgili yine iki kelamım var bitirmeden, şimdi Amsterdam’ı yeni koştuk diye midir nedir her şeyin nasıl tıkır tıkır gittiğini görünce burdaki her şey gözüme battı. Başlangıç zaten düzensizdi her zamanki gibi, onu geçtim 8K’cılar sağ tarafta kendi yarışlarını bitirip ellerinde torbalarla bizim yolda çarşıda gibi yürümeye devam ettiler. Önümde Berlin duvarı gibi 5-6 kişi yanyana yürüyordu ki bir tanesini ittim resmen, aynı şeyi arkadaşlarım da yaşamış. Organizasyondan çok sanırım bazı şeyler kültür meselesi aslında, beni cidden çok rahatsız eden şeyler yaşadım yol boyunca, bu kadar güzel bir şehir, anlamlı bir yarış ve kendi vatandaşı bile bir daha koşmayabilirim diyor. Çok yazık.. 15 K bitiren arkadaşlarım ki bir tanesi sakatlanmıştı 1 saat boyunca eve dönüş için ulaşım bulamadılar, ağlamışlar artık sonunda. Bir de yarış boyunca stationlarda elma verip bitişte muz verilmesi olayı var ki, tam tersi olması gerektiğini biri hatırlatmalı sanırım. Neyse iyisiyle kötüsüyle bir koşu daha geride kaldı, bir sürü tecrübe edindik dünden daha iyi olarak yolumuza devam ediyoruz aldığımız derslerle. (umarım:)

Yarış başında Kadir Topbaş’ın konuşmasını yakalayamayanlar olmuştur belki, kendisi bir maratona start verirken yavaş yavaş koşun kendinizi yormayın demiş sanırım. Lütfen tavsiyelere uyalım:) 

Yandaki söz de sinanko ve bana gelsin :)

Herkese tekrar iyi koşular ve sevgiler! 

Tuuce

5 comments:

  1. hem seni hem de sinani cok tebrik ediorum, kostugunuz mesafeler benim icin gayet etkileyici :)
    ben rahatsizlandigim icin katilamadim 15k ya, ama bu okuduklarimdan sonra iyi de olmus sanirim dedim, bu sekilde kotu bir organizasyon olacagi konusunda suphelerim vardi zaten. laf atan arkadaslar da tam turkiye gercegi olmus, cok fena, gecmis olsun cidden. Dilerim Turkiye bir gun guzel bir organizasyon yapacak insanlarimiz da buna uygun davranacak seviyeye gelir

    ReplyDelete
    Replies
    1. biz seni yine de Avrasya parkurunda görmek isteriz, sen koşmazsan ben koşmazsam nası çıkacak bu karanlıklar aydınlığa :)

      Delete
  2. Tuğçe denediğin için bende tebrik ederim.
    Sana hemen şuracıkta bir mani yazdım:

    Deneyim

    Deneyim

    Deneyim

    Bir sonraki maratonun çok iyi olacak

    Eminim

    :)

    ReplyDelete