En son blogda yollara, koşu bantlarına meydan okuyordum bir kaç hafta sonra olacaklardan habersiz, sonuçlarından bilgisiz...
Ey istanbul sen mi beni yeniceksin, yoksa ben mi seni diye moby dick'e kafa tutar gibi yaşlı balıkçıdan bozma artistlik yaparsanız evren sizi biraz ciddiye alır, o lafları yutturur..ben ettim, siz etmeyin...
O son 6 ayda sakatlıklardan sakatlık, tedavilerden tedavi beğenemezken aklımda bir yerden sonra tek bir hedef kaldı..
Tekrardan acı çekmeden koşabilmek...
Bazı şeylerin kıymetini kaybedince daha iyi anlıyorsunuz ya, işte bunu ben en sevdiğim şeyleri kaybederek öğrendim.. Koşmayı, bisiklete binmeyi, wakeboardu, kitesurfü ve en kötüsü... Yelkeni..
6 ayın üzerinde geçen bu süre bana çok şeyi öğretti ve bir dizi karar almama sebep oldu. En önemlisi artık olimpiyatlara hazırlanmayacağımdı.. 2kilometre bile koşamayan birinin olimpiyatlardan önce çok daha farklı öncelikleri olmalıydı herşeyden önce..
Ekim sonu koşmaya can attığım amsterdam yarı maratonunu koşamamıştım.. hatta dönüşünde yürüyemiyordum bile.. Ocak ayına doğru daha iyi olsam da hala sayısız ilaç, bengay krem ve benzeri tedaviye yönelik herşeyden bıkmış olmak önemli bir kararı beraberinde getirdi.. Artık olimpiyatlar için yelken yoktu..
Hikayemizi daha da dramatikleşitrmeden son 2 ay içerisinde olan güzel olaylara geçiyim.. Artık ağır siklet olmam gerekmediği için fazladan olan 20kilonun 5ini vermiştim vermeye de devam ediyorum .. ağrılarım ciddi derecede azalmıştı ve esneklik için yapmadığım şey, okumadığım konu kalmamıştı.. Halen çok dikkatli olmam gerekse de sabah akşam stetching , yogadan bozma stabilite ve range of motion(ROM/esneklik) hareketleri işe yaramaya başlıyordu..
Ardından iç sesimle fırtınalarla dolu bir kaç hafta
Şubat başı İlk olarak 3km koştum.. İlk gün ağrı olmasa da, 2 gün sonra uyandığımda canım acıyordu.. Ardından 2-3 günde bir...
Buz , stretching voltaren..
"İyileştim!! "
"2km, koşamadım bile, canım acıyor.. "
"5km , rüzgar gibiyim!!!"
" Dizimde buz, tv başında"
"1.5 km.. Bittim ben "
"4x400 metre depar, rüzgarın oğlu geri döndü..."
"Sabah kalk , diz ve bileğe buz ardından voltaren patch..
Bana bunun battananiyesi lazım.."
Amsterdamdan sonra kendime yetişmek için söz verdiğim runtalya yarı maratonuna 2 hafta var ve ben 5km bile koşamıyorum bazen..
"Antalya'ya gidicem, başka yolu yok! "
"Koşmassam ne olur ki? "
"Ya 10 koşsam?"
"Geçen sene de antremansız 21 koştun, yaparsın , seni kesseler acımaz.."
"Araba kullanırken dizim ağrıyo "
"4km koştum!!! "
"Uçakta dizim ağrıdı "
"6x200? "
"Merhaba Elif hanım, ben yarı maratona olan kaydımı 10K'ya degiştirmek isityorum"
"kaydınız değişti efe bey"
"teşekkürler elif hanım"
"Bekle beni runtalya yenicem senii!!!!"
"Bengay nerde? "
|
Otelimiz Hillside Su lobisinde kafam havalarda |
Sanki ilk defa bir spor müsabakasına katılırmışçasına kalbim güm güm..
"Kaçta kalkıcaz?"
"ben 6:45te ayaktayım sizi bilmem"
"Kahvaltıda muz ye efe"
"Bol su iç efe"
"Dizim mi?? İyiyim iyiyim, hah hah hah, sen nasılsın? İyi yarışlar!! :))"
"Dizim ağrıyo:("
"Compression socks lazımmı?"
"Peki kalın lycra?? "
"Boyunluk taksammı?? Sıcak tutar.. Hava kaç derece?? "
"Isınmayı napıyoduk? Kaç dk? Ne kadar?"
"Isınmayı mı bilmiyosun hala eşşek sıpası"
" Offf efsane koşucam !!! "
"İnşallah bitiririm..."
Herkes fotoğraf çekilir muhteşem anılar yaparken ben ısınıyordum..
"Isın efe ısın, başka şansın yok, ısın "
|
Isınmadan sonra ben de 1 fotoğraf çekilebildim (Ben , Mert, Yiğit) |
Önden yarı maraton ve tam maratoncular.. Başarılar cesur insanlar, seneye tekrar yanınızda olucam inşallah..
"Biter mi ? Muzik ne koyucaM?? "
"Zaten ipodu evde unuttun dikkatsiz adam"
"Abi sen bakma bana bas git.."
3-2-1, başlaa!!!
Kulaklıklar takıldı, müziğin sesi açıldı ama duyduğum tek şey nefesim... Tüm dertler, iç ses bir kenara çekildi ve mantığıma yol verdi sanki..
Öne doğru eğil ve taraklarına bas efe.. Yerle temasın az olsun.. Nefesini dinle, garmin pace'in 6:15in altına inmesin, daha çok erken.. Nabız 140, herşey kontrol altında..
Okuduğum tarih ve günümüz koşucularını bir araya getiren born to run'lardan, ultramaratonun en büyük üstadlarından dean karnazes'lere, youtube da son zamanlarda en çok seyrettiğim koşu videoları sanki kafamın içinde birer birer tekrardan oynuyordu.. Nefes, teknik, ritim, hepsi sanki aylardır bu yarış için hazırlanmışçasına bir anda mükemmel bir ritme girdi.. Kulağımda müzik ama aklım tamamen sessiz...
Nefes al, nefes ver..
Kalabalığın arkasına takılmamak ve bu yakaladığım sanki çalışılmış ritmi bozmamak için kendimi sağdaki rixos kaldırımına attım.. Biliyorum, asfalt arnavut kaldırım taşında koşmaktan iyidir, ama tempomu bozamam.. O an dünyada sahip olduğum tek şey tempom..
Bravo efe, bunun gibi 9 tane daha ve bu yarış numarası da duvarındaki yerini alır...
9tane mi?? Ben ölüyorum...
Derken, bunun gibi acil durumlarda hep imdadıma yetişmiş (şaka değil, hayatımı kurtarmışlığı var) yegane dostum Mert yanımda belirir, ritmimiz aynı, meğersem tam arkamdaymış.. Yüzünde gülümseme.. Giderim ben dostumla gittiğim yere kadar :) biraz hızlandık bile, bir anda bu sefer sağımda başka bir tanıdık gülümseme... Ortaokul, lise, istanbul, new york derken dünyanın her yerinde yanımda olan canım arkadaşım Selin, hoş geldin :)
Burda iphone'da çalmasa da benim aklımda başka bir parça, mor ve ötesi- daha mutlu olamam..
6.05... 2.km ..
Sanki anlaşmışçasına, beraber hazırlanmış gibi aynı tempo, uygun adım marş.. "Mert, Selin istiyosanız siz gidin , beni beklemeyin"
"böyle iyi Efe"
Keyfim yerinde
"Su isteyen?"
3. 4. Km.. Diz sağlam... Bilekler , check..
Quad, tamam.. Aşil?? Gayet iyi ... Hadi hayırlısı..
4.5km "sen git mert??" "Yok abi 5 ten sonra gazlarız "
5K - 31:05
"Hadi abi 1 saatin altında bitiriyoruz"
"Arkandayım mert!!"
5.5.km arkandayım mert.. 6km... 15 metre arkandayım mert.. 7Km.. Mert ufukta, Selin ise benim arkamda.. Ne kadar arkamda olduğuna bakmak istiyorum ama korkuyorum.. Onu arkamda görememekten korkuyorum.. Daha da kötüsü görürsem duracağımdan korkuyorum.. Nabız bir süredir 165-170... Antremansız bacaklarım yanıyor.. Durmak istiyorum..
"Dizim mi ağrıyo acaba? "
"Hayır efe!! Hiçbir yerin ağrımıyo, devam et !!"
"Ayağım? "
"Devam et efe! "
"Bileğim iyi mi?? "
"Sus ve koşmaya devam et.. "
8. Km
"topuğum ağrıyo galiba.. "
"Amma mızmızlandın koca karı gibi"
İç sesimin beni çocuk azarlarmışçasına posta koymasından sanki bıkmamışım gibi kafamda sürekli senaryolar var..
Ritim bozulmaya başladı, formum artık topuklara kaydı..
"Topuklarını vurma efe.. "
"Başka şansın yok, bitirmek istiyosan, topuklardasın artık.. " mantık tekrardan devrede.. Neye hazır neye hazır olmadığını çok iyi biliyor...
"Öne eğil efe..."
"Düşmek istiyosan eğil.. Halim kalmadı"
"Sırtım niye ağrıyo? Bu kadar mı kasmışım kendimi?? "
Altı üstü ortalama bi 1saat 10km koşucam, sanki içimde freud, ego, super ego, id oturmuşlar okey oynuyolar
9. Km54:00
"olacak galiba.. "
"Koş efe koş.. "
"Küçük adımlar, seri adımlar... "
"Tarak ağırlık merkezine, koş efe koş..."
Ağrılardan eser yok
Son 400 metre, yürüyen biri.. benle geçen sene yarı maratonun son 1kmsini koştuğu için minnettar olduğum alman abla aklımda, aynısını yapmak sadece benim teşekkür şeklim..
"Hadi koş!!!!"
Hiç tanımadığım birinden aldığım samimi bir gülümseme ile yok olan bütün acı..
Son 200 metre ve finiş ...
|
Pain is temporary |
Bitti!!!
Ben de bittim...
Son depar sağolsun, gene midemden bir inkar, bir isyan.. Nerede beniM geçen sene samimi olduğum ağaç dibi?
Yanlış alarm..
Belki de daha koşardım demek bu...
Ne demek olduğu çok ta umrumda değil... Mert orada, Teşekkürler dostum.. süprize bak! Barış geldi bile, ardından Selin ve Alev.. Tuğçe'de hemen arkalarında...
Tam kadro (ne yazık ki hiç başlamayan Yiğit dışında.. Seneye kuzen) finiş çizgisinde, runtalya 2013'ü bitirmenin gururuyla...
Su, powerade derken otel yolunda ayaklar şiş, diz sızlıyor, sol topuk 'bi de benle uğraşıcaksın önümüzdeki 1-2 hafta' diyor ama çok ta umrumda değil.. Son zamanların en mutlu anlarından bir demet.. Solumda Selin, yanında Mert boynumuzda madalyalar.. Amatörlüğün huzuru, koşabilmenin sevinci...
Daha mutlu olamam
Önemli olan bitirmekten öte, tekrardan asfaltta olmak.. Daha önce de söylemiştim ve hep söylemeye devam edeceğim sanırım..
Koşamamanın verdiği acı, koşmanın yarattığı ağrılardan daha yoğun..
Artık tek bildiğim yarım saat bulduğum her an, nerede olursam olayım, spor ayakkabılarımı aldığım gibi kendimi sokağa atmak..
Isın , vücudunu dinle , stretch..