Monday, September 17, 2012

How to Survive a Half Marathon (literally!) - Tugce Eymir'de!



Şimdi birazdan okuyacağınız hikaye Murphy ve benim ortak çalışmamızdır, takdir ve beğenilerinizi sonuna kadar saklayın. Her şeyi yazmaya karar verdim, ki bana ve benden sonra ilk yarı maraton koşacaklara tecrübe olsun. Daha önce de söylemiştim düzenli outdoor koşusuna bu sene başında başladım, ilk Antalya ve Bozcaada’da 10K koştuktan sonra, Amsterdam öncesi Eymir’de yarı maraton denemeye karar verdim. Her şey şahaneydi, taa ki 1,5 ay önce ayağımı üstüne tabak düşürerek (!) yarana ve 5 dikiş atılana kadar (Murphy).  Üç hafta kadar koşamadım doğal olarak program sarktı. Ama onu telafi etmek için kalan haftalarda baya düzenli koştum ve hazır hissediyordum kendimi Eymir’e.( Bu arada Max long run’ım hala 14K.) Derken Pazartesi sabahı bir kalktım, ağır grip emareleri gösteriyorum, full burun akıntısı, hapşırık, boğaz ağrısı, kolumu kıpırdatamıyorum. İlaç filan derken toparlandım ve koşmayı da bırakmadım bir yandan. Çoğunu geçirdim ama burnum tıkalı olarak, tylol hot içe içe ve ayak parmaklarımdan biri sarılı (bu da başka bir Murphy’lik hikaye ama artık anlatamayacağım :) )Ankara’ya doğru yola koyuldum Cumartesi. Bu arada Ankara’yı hiç bilmiyorum, orda Ankara’lı arkadaşlarımla buluştum ve Eymir’i elimle bulacakmışım gibi bir his aşıladılar bana. (Tugce) Cumartesi akşam yemek filan yiyip normal saatte yatağa yattım ama asla uyuyamıyorum. Neden olduğu sabah kalkınca anlaşıldı, bütün bayanların pek sevdiği o gün tam ilk yarı maratonu koşucağım güne denk gelmiş (Murphy).

Hadi dedim, burun tıkanıklığı-karın ağrısı, bakalım nolacak en kötü 10 koşar bırakırım. Kahvaltımı ettim, google mapsi ve arkadaşımın bana hazırladığı krokiyi aldım yola çıktım. Gayet rahat ana yolu buldum, bağıra çağıra şarkı söyleye söyleye giderken, resmen yanlış bir tabela gösterimi yüzünden girişi kaçırdım Gölbaşı’na. Hadi diyorum biraz gider dönerim, git git bitmiyor, google mapse tekrar başvurdum ve Haymana’dan çıkış yaptım. Yarışa bu sırada 20-25 dk  filan vardı sanırım. Tekrar ara yollardan sora sora ana yola çıktım. Eymir’e doğru yolu buldum ve arabayı park ettim. ( bu sırada yarışa 10 dk var ama şu ana kadar gittiğim hiçbir maraton zamanında başlamadı-ki Bozcaada yarım saat gibi bir gecikmeyle başladı rahatım o yüzden) malzemeleri elime aldım, orda hazırlanırım ısınırım diye düşünüyorum. Kapıya doğru yaklaştıkça bir gariplik hissettim, hiç kalabalık yoktu, girişte adama sordum ki yanlış kapıdaymışım, 5 km ilerdeki kapıdaymış maraton, burda ters depar atarak arabaya ışınlandım ve kendime söylenmeye başladım (Tugce). Neyse diğer tarafa da gittik gayet kalabalık arabayı park ettim eşyaları elime aldım, bagaj kapağını kapamamla Start Gun’ı duymam bir oldu.  Elimde araba anahtarı, numaram, çipim, arm bandim, telefonum, ipod shuffle’ım, Garmin heart rate monitorum ve kulaklığım var ve hiçbirini takmamışım, sıfır warm up halindeyim ama nedense bir telaş hadi başlayayım dedim??!! (Tugceeeeee) Bir de nispeten önlerden başladım, herkes bir gaz hızlı koşuyor ve yanımdakiler eminim kim bu deli diye bana bakıyor.  1 km kadar o şekilde gittim baya tempolu halde ve çok şükür dedim ki Tugce sağa çek malzemeleri tak öyle devam et napıyorsun, bu noktada ormana hafif giriş yaptım. Çipi taktım, her şeyi hazırladım 2-3 dk filan oyalandım orda tam çıkıcam bir baktım kulaklık yok. O hengamede kulaklığı düşürmüşüm,(Murphy!!) başladım kulaklığa bakınmaya ama yandan vızır vızır insan geçiyor. Dedim Tugce, canım benim fuck it, yola devam et müziksiz (ki her zaman aslaaa müziksiz koşamam derdim, koşuluyormuş hem de 21 km!) tam sola çıktım bir baktım sinanko tugce diye sesleniyor. Onla bir 2 km kadar koştuk yavaş yavaş. Bu arada Allahtan aklıma geldi ve Garmin’i çalıştırdım. (Nike +’ı çalıştırmak 5.km’ye nasip oldu çünkü). Sinanla karşılaştığımızda benim moral yerlerde, dedim ki ben 10 koşup bırakıyorum sen bana bakma devam et, o da bana bunu bitirirsen Amsterdam'ı çok rahat koşarız filan gaz vermeye çalışıyor :) 3. Km’de onu da etkilememek için sen önden git dedim ve ayrıldık. Ki 3-5 arası orda bırakmayı bile düşündüm maratonu. Sonraki 5 kolay geçti tipik olarak nispeten, 10 K’yı bitirdim kör-topal. 10 bitti ben bırakıcam diyorum ama madalyamı filan almadım, hafif yürümeye başladım, sonra dedim ki gidip şu kulaklığa bakayım ben en iyisi. (21K için Eymir gölünü iki tur atıyorsunuz yani 1.km aslında 11.55.km) Tekrar hafif hafif gitmeye başladım, o ara verdiğim yere girdim kulaklığa bakıyorum yaprakları kaldırıyorum filan. Burdaki düşüncem de şu:  bir yandan aslında koşarım kendimi iyi hissediyorum diyorum ama, zaten 10K koşanın çok ağırlıkta olduğu bir yarıştı o yüzden 21 koşan kalmamıştır sonuncu da olmayayım bırakayım diyorum. Derken yarışta beraber tempo yaptığımız bir bayan geldi yanımdan ve hadi hadi dedi bana. Baktım onun arkasından gelenlerde var. Ben tekrar koşmaya başladım ama bir yandan ya ben bıraktım filan diye kadına açıklama yapıyorum. Neyse hadi dedim koşabildiğin kadar Tuğçe ve devam ettim. 16’ya kadar gayet rahattı ama Eymir’i bilen vardır belki, tam ucunu dönerken otoyol kenarından geçtiğiniz noktada sıfır gölge var ve hava gerçekten çok sıcaktı. 16-17 arası en zorlandığım yer oldu 21 süresince. Bu arada o bayanı geride bıraktım ama umarım bitirebilmiştir, benim ilk yarı maratonumda büyük etkisi var. 17-21 arası pek fena geçmedi, vücüdum alarm veriyor, karın ağrısı, ayağım ( ki kanamış biraz), hafif kalça ağrısı ama onları duymamaya başladım. Burda hep şu meşhur sözü edilen uzun koşuyu mental olarak bitirirsinizi cidden, 0 müzik ve bütün dökülmelerimle test etmiş oldum.

Sonuç olarak, en son finish çizgisinde 2:40:01 rakamını gördüm, yolda yaklaşık 5 dk malzeme ve arama yaptığımı düşünürseniz, 2: 35 gibi bir rakamla ilk yarı maratonu bitirdim. (01:06'da durduğum ve arama yaptığım anları görebilirsiniz:)) Hedefim açıkçası 2:30’du ve bu kadar aksiliğe rağmen iyi olduğunu düşünüyorum. Aşağıdaki Garmin’i biraz geç başlattığım için ilk 1 km yok. Sonunda sakatlık olmaması için bol streching yaptım, voltaren kreme yüklendim ama kalçamda hafif ağrı var, menisküs olan dizimde hiçbir şey yok (çok şükür) ve cidden aşırı mutlu oldum günün sonunda. Benim için çok büyük tecrübe oldu, 21 koşmak zor ama imkansız değil onu gördüm. Demek ki hepimiz yarı maratonu bir şekilde koşabiliriz, inanın bitirme hissi çok güzel ama benim yaptığım hiçbir şeyi yapmayın. Ayrıca Ankara'da olanlar için Eymir çok güzel bir parkur, seneye de maratona yine gitmeyi düşünüyorum ben, gayet keyifli.






Buraya kadardı diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, sonuçlar açıklandı ve ben 21K’da bitirenler arasındayım ama başlangıçta elimdeki chip okunamadığı için, no start time yiyerek zamanımı ölçememişler (Tugceeeeeeeex2). Herkese iyi koşular, sevgiler!

Tugce.

7 comments:

  1. Benim yaptığım aynısı: Ilk yarı maratonuna geç kal, ısınmadan öndekilerle hızlı şekilde koşmaya başla, kendini zorla, sonunda kalça ağrısı çek.

    A pattern emerging :)

    ReplyDelete
  2. bende mörfi sadece beni buldu sanıyodum:) eymir benimde ilk yarı maratonumdu ve ne rahatlıksa sanki ankarayı biliyormuşum gibi ulustaki otelden resepsiyondakilerin 10-15 dakikada gidersiniz lafına inanarak 8.15te cıktık ve yine onların verdiği yanlış yol tarifi sonucu saçma yerlere sapıp eymir girişini bulamadık.neyse en nihayet alana varmayı başardıgımızda starta 15 dk vardı,arabanın yanından insanlar ısınma koşularını yaparak geçiyorlardı ve biz daha park etmeye calısan aracların konvoyunda sıkışıp kalmıştık.bunuda halledip yarış alanına geldiğimde ise 5 dk filan vardı başlamasına ve işte o an göğüs numaramı otelde unuttugumu farkettim.tabii çipide:) bu arada o göğüs numarasını almak içinde son kayıt günü ist.da ki bütün nb şubelerini ayaga kaldırıp son kalan 21k yı istinye parkta bulup eve yakın nb'dan ayakkabı alarak rezerve ettirmiştim.(bu arada istediğim ayakkabının modeli ve numarası sadece ankarada ki bir avm'de kaldıgı için istanbul-ankara arası bir telefon trafigi yaşatmıştım insanlara:) ama herşey görğüs numarası almak içindi...) neyse unuttuğumu farkedince ve yetkili kişi yapıcak bişi yok deyince acaip ama cok acaip moralim bozuldu.yanımda arkadaşım olmasa oturur aglardım heralde.neyse yarış yetkilisi yardımcı olamayacaklarını ama birinci olmayı düşünmüyorsam numarayı boşverip söyleyince eeh dedim banu ya koş işte mis gibi yeni bir parkur:) bu sırada kaydolmamış yabancı bir adam yanımızda durmuş koşuya katılmasında sakınca olup olmadıgını ögrenmeye calışıyordu aynı anda ve benimle konuşan yetkili adam 'you cant get tshirt or madal at the end but you can run for glory'deyince iyice gaza geldim bende:) bu arada herkes sıranlanmış evet başlamak üzereyiz filan diye anons yapılıyor.neyse gaza gelerek otların üstünden atladım ve kalabalıgın arasına daldım.ist.da koştugum parkurdan bikaç tanıdık yüz görünce ve 'ya boşver numarayı koş sen 'diye telkinlerini alınca dahada bir moralim düzeldi.neyse allahtan yanımda nike+ vardı. 1.55.10 ile bitirdim 21k'yı.anladım ki o kalabalık atmosfer motivasyonu oldukça etkiliyormuş.cok hoşuma gitti ortam.amsterdam öncesi iyi moral ve deneyim(!) oldu. koşuyu bitirdiğim an numaram olmamasına ragman boynuma madalya asmaları ise ayrıca mutlu etti beni.cocuk gibi mutlu oldum resmen:) arkadaşımda bu arada boş durmamış bir organizasyon calışanlarıyla muhabbet kurup bir tshirt kapmış benim için:) son dakikada geldiğim için hiç keyfini cıkaramadıgım maraton alanında brz vakit geçirip iyice keyiflendikten sonra dönüş için arabaya geldiğimizde ise göğüs numaram ve çipin içinde oldugu poşetin sürücünün yanındaki koltukta usulca durmakta oldugunu gördüğümde ise .... artık siz tahmin edin:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Banu, bana emailini yollayabilecek misin? sinanko@gmail.com

      Delete
  3. Sinan; keşke daha güzel patternler izlesek beraberce:)
    Banu; tanışmadık ama süpersin! şimdi tekrar baktım eğer chipin olsaydı kadınlarda ilk 10'da bitiricekmişsin ki ilk yarı maratonun için muhteşem bir şey bu bence. Seni Tufoder'in en hızlısı ilan ediyorum, bakarsın ilerde derece filan alırsın :) Tshirtü almana da sevindim, zaten hiçbir şey sormadan veriyorlardı. yarışlardan sonra tshirt ve madalya anı kalıyor. Murphy'den uzak günler diliyorum :)

    ReplyDelete
  4. Hahahah zamanının çok iyiliği dışında hikaye de muhteşemmiş. Banu, keşke sen de ayrıca yazı yazsaydın bu arada, kendini yorumlara sıkıştıracağına. Eminim senin de anlatacak bir çok şeyin vardır. Tebrikler bu arada, medai iftarımızsın :)

    ReplyDelete
  5. ahhh ahhh ben ne zaman yari maraton kosabilecegim acaba :( bu yazilarinizdan sonra acaba ben de yapabilir miyim diye dusunmeye basladim, ama bilemiyorum, avrasyaya da 15k ya yazilmistim, onu ym a degistirsem mi diye dusunuyorum, ama simdilik hala dusunme asamasinda :))

    Hepinizi cok tebrik ediyorum

    ReplyDelete
  6. Edit: Avrasyada ym olmadigini ogrendim sinan dan, problem cozuldu, bi secenegim yokmus zaten :) baska yari maratonlara o zaman insallah :)

    ReplyDelete