Wednesday, June 20, 2012

Madem başladık

Madem başladık yazmaya, yazalım bizde nerden başladık nereye gidiyoruz.. İlk yumruğu atan Sinanko olduğuna göre sıra bende.. 


Grubun ağır vasıtası, zat-i halim, uzun senelerden beri amatör yüzme, lisanslı tenisten milli takımda yelken yapmaya kadar bir çok sporla uğraşmama rağmen, dönüp dolaşıp hep kendimi bi yerlerde koşarken buldum senelerdir. Yelkenden dolayı hep koşu için çok ağır olmamı söylemelerine rağmen, 'dizlerin gidecek' derlerken; hep koşmamın dizlerime olan baskısı, koşmamamın hayatıma olan baskısından az geldi.

İlk olarak 10 yıl önce İzmir fuarında bir tur, iki tur, üç tur derken kendimi haftada 50 km koşarken bulmuştum.. Ardından hayatımın bir dönemecinde, koşularım yollarla beraber rafta kaldı.. Tekrardan koşmaya başladığımda farklı bir hayatta, farklı bir kıtada, herkesin muhteşem düzenli koştuğu bir yerde, New York'ta yaşarken haftada 10K bile koşarken yoruluyordum. Sinanko'ya olan sözlerimi burada çok yakın eski bir 400 metreci arkadaşım, aynen babadan oğula geçermişçesine, benim Sinan'a söylediğim gibi bana söylemişti. 


'rahat ol, zamana bakma, istediğin yerde dururuz, yürürüz, sen sadece rahat ol!'.. 


Bu cümleler hep kafamın içinde dolanırken tekrardan koşmaya başladım ve 3, 5, 15km derken bu sefer haftada 50Km'de durmayıp devam ettim. Londra'ya exchange için taşınmam ve Londra maratonuna şahit olmam beni hep hayalim olan daha uzun mesafeler için bir start verdi ve 2009 NYC maratonuna kayıt oldum.. Haftada 100-120 kilometreler koşar hale geldiğimde artık attığım her adım benim için bir düşünme molası, bağırarak şarkı söylemek için bir konser, herhangi bir sorunu çözmek için ayrılmış özel bir vakit, hatta bazen yazmaya çalıştığım tezi düşünmek için bir konsantrasyon merkezi haline geldi. Ancak 4 kasım günü olan 42.2 kilometrelik yüzleşmeden tam 3 hafta önce yaptığım 35km lik uzun bir koşuda kaldırım farkını görmeyip boşa attığım bir adımın bana acı bir dersi oldu. Dizimdeki şişlik, boşa giden bacak, esneyen kaslar ve tendonlar bana Verrazano-Burrows köprüsündeki start hattını, Brooklyn'i, Queensboro köprüsünü, 1. Caddeden Bronx'a tırmanışı ve en önemlisi Central Park bitiş çizgisini bu sene göstermeyecekti.


Gittiğim yerde spor salonu bulamadığımda, yeni yerler görmek istediğimde, bildiğim bilmediğim şehirlerde kaybolmak istediğimde ilk hamlem hep spor ayakkabıma uzanmak oldu ve olmaya da devam  edecek. Geçen sene Sinan'ın gazıyla antremansız olsa da koştuğum Antalya yarı maratonundan sonra şimdi sıra yarım kalmış bir hesaplaşmayı tamamlamaya geldi. 


İlk hedef Avrasya maratonu.. 
Bu da bir kaç delinin Bodrum şubesinin maceraları..



No comments:

Post a Comment