Thursday, June 28, 2012

Endurance.

    
   Süreklilik, dayanma, katlanma, çekme, tahammül, sabır, dayanıklılık.. hepsi “endurance” teriminin Türkçe karşılıkları. Tek bir kelimeyle bu kadar güzel anlatılırdı her şey sanırım. Kısa mesafe koşuları, zamana karşı yarışma, heyecan, adrenalin hepsi tamam ama benim açımdan uzun soluklu tempoyu korumak en önemlisi. Tam da bu yüzden maraton koşusu aradığım şeylerin karşılığı olarak duruyor. Uzun süreli her şeyde olduğu gibi maratonda da birden çok denge var işin içine giren. Koşuya başladığınız zaman ile bitiş anındaki siz arasında kafanızdan geçen bir sürü düşünce, tam bir adım daha atamayacağım dediğiniz an ayaklarınızın sizden bağımsız olarak gidişi, başlangıç ve bitiş çizgisi arasındaki hızlanmalar. Hepsi oyunun bir parçası aslında. Evet yukardaki tanımların hepsi de maratonun terim karşılığını veriyor, "the triumph of will over reason" ise benim en çok hoşuma gideni oldu sanırım.

Bütün tavsiyeler, maraton koşarken başlangıçtaki temponuzu yavaş tutmanız, ortalara doğru kendi doğal hızınızı bulmanız-ki burada dayanıklılık öne çıkıyor- sonlara doğru ise temponuzu arttırmanız yönünde.

Runner’s World sitesinde okuduğum bir makalede, maratona hazır olup olmadığınızı anlamak için şu 5 soruya cevap vermeniz istenmiş:

En az bir yıldan bu yana koşuyor musunuz?

42 km daha önce Sinan’ın da belirttiği gibi, insan vücudunu zorlayıcı bir mesafe. Kimse bir gün evden çıktım ve rahatça 42 km koşup döndüm diyemez sanırım (vücut yapınızda herhangi bir üstünlük olmadığı sürece). Dolayısıyla hem vücudunuzun, hem motivasyonunuzun bu uzun mesafeli yolculuğa hazır olması gerekiyor. Makalede ayrıca, 12 ay boyunca düzenli şekilde haftada 3 kez 5.5 km civarı koşmanızın vücudunuzu maraton koşmanız için gerekli hale getireceğinden bahsediyor. Tabii burada bahsedilen maratona katılmaya karar vermeden önceki bir yıl, karar verdiğiniz andan itibaren 5.5 km koşu maalesef sizi maratona hazırlamak için yeterli değil.

Gerçekten koşmak için ayıracağınız yeterli zamanınız var mı?

Aslında en büyük problem bu, çoğu kişi koşuya başlıyor fakat daha sonra bir şekilde hayat düzeninin içine bunu yerleştiremediği için vazgeçiyor. Tabii ki burada, her koşan kişi maratona hazırlanacak, vücudunu ona göre eğitecek diye bir şart yok. Siz ne kadar, ne zaman koşabiliyorsanız onu yapın, ilk amaç hareket etmek çünkü. Ama maraton koşmak gibi büyük bir hedefiniz varsa, haftada 3 gün 7-14 km arası koşu ve hafta sonları bir uzun koşu için zaman ayırmanız gerekiyor. Eminim herkes çok meşgul; iş, sevgili, sorumluluk, sosyal çevre derken sadece koşmak için (ki buna esneme ve güçlendirme egzersizlerini katmıyoruz) haftada yaklaşık 6-10 saat arası bir vakit ayırmak baya bir adanmışlığı gerektiriyor.

Hayatınızda farklı stres unsurları var mı?


Makalede, maratona katılmaya ne kadar hevesli olursanız olun, hayatınızın değişim dönemlerinde, büyük bir iş projesi, yeni bir aile, bebek gibi, işleri biraz hafiften almaya çalışmanın pozitif bir koşu deneyimi için yararlı olduğunu savunuyorlar. Açıkçası bana en çok ters gelen madde bu oldu, özellikle hayatımızda devamlı değişimler/değişiklikler olduğunu düşünürsek, ben hayatımın genelinde hiçbir şey ertelememe taraftarıyım. Hazırlandığım bu  maratona katılamazsam bir sonrakini denerim, hayatımda negatif bir etkisi olmaz. Ama bir yandan da çevremizdeki her şeyi hırs unsuru yapmış insanlar için yıpratıcı bir deneyim olabilir belki. O yüzden çok sıcak yaklaşmamakla beraber gerçekten sizi sonraki adımlardan alıkoyacak bir deneyim olacağını düşünüyorsanız uygun zamanı beklemenizde fayda var.

Gerçekten yapabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Makalede, eğer buna ve diğer üç soruya evet cevabını verdiyseniz, maraton için çalışmaya başlayabilirsiniz diyorlar. Ki burada Sinan’ın ilk yazısında da geçen ve bizim kendi aramızda devamlı tekrar ettiğimiz bir lafa gönderme yapmadan olmaz sanırım:
“whether you think you can or you can't, you're right!”.

Yani aslında her şey niyetle başlıyor, çalışma ve adanmışlıkla devam ediyor. Burada teknik bilgi vermek gerekirse, eğer ki haftalık uzun koşularınızı 24 km’ye çıkarabildiyseniz yarı maraton koşabilirsiniz, 24 km’den sonra 29 km ve 33 km’lere çıkabilirseniz, maraton koşmaya hazırsınız deniyor. (ayrıca evet biliyorum km’ler çok ürkütücü geliyor.)

En son soru ise belki de cevaplaması en zor olan soru:

Neden maraton koşmak istiyorsunuz?

Aslında herkesin kendi nedenleri var, belki de birden fazla hem de. Burada değinilen nokta, sadece etki altında, göze hoş göründüğü için ya da arkadaşlarınız yapıyor diye bu işe girişiyorsanız bir süre sonra kendinizde yeterli gücü bulamayabilirsiniz. Ben açıkçası, kimseyi kısıtlamanın hayatta hiçbir konuda bir fayda getireceğine inanmıyorum. Herkesin her konuda kendi şartları ve kendi nedenleri vardır çünkü. Sadece makalede eğer motivasyonunuzun kaynağı tamamen kişiselse, ki  bu sizin için önemli herhangi bir hayır kurumu için para toplama (ilerde değinmek istediğim konulardan biri de bu) ya da en basit anlamıyla kendinize bunu yapabileceğinizi göstermek, kendinizi geliştirmek ise sonuç almaya daha yatkın olacağınızdan bahsediliyor.

Maddeler bu şekilde ve eminim daha da çoğaltılabilir. Ama bence en önemlisi, bunun uzun soluklu bir çalışma olduğunu bilmeniz ve attığınız her adımda kendi vücudunuzu geliştirip meydan okuduğunuzun aklınızın bir köşesinde yer almasını sağlamanız. Vazgeçmekten, başlamamaktan sizi sadece bu alıkoyabilir.


Bitirirken sanırım bu yazıya en uygun şarkı budur:
"Queen - Don't Stop Me Now"
fizy.com/s/15mdor 


Tuğçe.

2 comments:

  1. Son soru çok güzel. Benim koşmaya başlama sebeplerim:
    1- hayatım iyi gitmiyordu ve çıkış arıyordum, doğru zamanda hayatıma girdi
    2- hem vücudumun hem de zihinsel olarak neler yapabileceğimin sınırlarını zorlamak ve genişletmek
    3- kendime uzun süreli hedefler koyup bunları adım adım yapmayı deneyerek içimdeki maymun iştahlılığı bastırmak

    so far so good

    ReplyDelete
  2. ilk iki madde benim de ilk 2imde yer alıyor. bir de aslında herşeyden bağımsız, koşmak bana iyi geliyor. bu kadar basit. çok derin düşünme ihtiyacı duymuyorum. kendimle başbaşa kalıyorum, en sevdiğim şey olan müziğe kendimi %100 veriyorum, vücudum için iyi bir şey yaptığımı biliyorum ve her geçen gün ufak gelişmelerle mutlu oluyorum.

    ReplyDelete