Tuesday, October 30, 2012

Koşulara devam!






En başından beri hep diyoruz koşmanın azı, çoğu, hızlısı, yavaşı yok. Şimdi çevreme baktığımda beni çok mutlu eden gelişmelerle doldu hayatım koşuyla ilgili. Her şeyden önce bu blog sayesinde güzel insanlarla tanıştık. Ve bir şekilde hala koşmaya özendiriyor blog birilerini. Aynı hareketi çevremde de görüyorum her geçen gün başka bir arkadaşım koşmaya başlıyor ki Runistanbul’da baya ciddi gördük bunu. Koşmayan kalmadı nerdeyse o gün. Organizasyonla ilgili buraya kimse bir şey yazmadı ama ortak fikrimiz, koşunun geç başlamasının skandal olduğuydu, onun dışında hava baya sıcaktı ve cidden Nike önem vermesi gereken şeyler yerine başka şeylere odaklanmıştı sanki. İşin show kısmı güzel ama önemli olan o değil umarım seneye aksaklıklar düzelir. Runistanbul sonrası bizim uzun süredir planladığımız (Efe ve Sinan’la) Amsterdam Maratonu vardı geçen hafta. Efe sakatlığı yüzünden koşamadı ama Sinan ve ben bir yarı maraton daha koşmuş olduk. Her şey o kadar tıkır tıkır ilerliyordu ki gerçekten niyeti olanların seneye Amsterdam’a gitmesini isterim. (Ben hem madalyamı kaybettiğim için hem de Efeyle koşmak için tekrar gidicem sanırım:))

Bütün kategorilerde toplam 40.000 civarı kişi koştu, hava koşuya gayet müsaitti ve parkur bence çok güzeldi. En çok hoşuma giden, Finish’in olimpiyat stadında yarı turdan sonra olmasıydı sanırım. Onun dışında özellikle insanların belirtikleri finish zamanına göre start alması, çevrenizde sizin temponuzla koşanlarla beraber yol almanızı sağlıyordu ki moral açısından çok iyi geldi bana. İlk yarı maraton faciamdan sonra gözüm korkmadı değil ama bu sefer gayet düzgün gitti her şey. Sadece sabah bagel yemek gibi bir hata yaptık, 7.km’de mide bulantısı ve hafif bir kusma olayı yaşadım ben ama o bile çok etkilemedi. Bu yarı maratondan sonra öğrendiğim tek şey vücudumun artık bir şekilde koşuya alışmış olduğuydu. Kendimi çok zorlamadım, 2:27 gibi bir zamanda bitirdim ama en önemlisi koşu bittikten sonra ya da ertesi gün hiçbir yerimde ağrı ya da sızı olmadı. Yani 21 km koştuk ve hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam ettik. Şimdi önümüzde Avrasya var, Efe koşamıyor yine, Sinan kesin koşacak, benim kafamda hala soru işaretleri var. Bir şekilde bitirmeye çalışıcam ama ilk maraton için Avrasya baya iddialı bir tercih gibi geliyor bana, bakalım neler olacak.. 


Herkese iyi koşular! Blogu ihmal etmeyin :)




Tuuce.

3 comments:

  1. tebrikler!!!!!bende bu sabah kendimi toparlayıp bir amsterdam yazısı yazayım diye düşünüyordum ki sen patlatmışsın bile bir tane:)elimi çabuk tutayımda bnm ilk maratonumda deneyimlediklerimden sizin işinize yarar birşeyler çıkar belki avrasya için:)

    ReplyDelete
  2. banu selam:) ben çok detaylı yazmadım zaten ayrıca seninki Maraton lütfen uzun uzun yaz. tebrik ederim tekrar, Sinan söylemişti koşacağını. Süpersin!

    ReplyDelete
  3. Evet Banu ben senin deneyimlerini çok merak ediyorum, en yakın zamanda uzun uzun yaz walla.

    Amsterdam Maratonu'nun en güzeli taraflarından biri hakkaten herkesin kendi hızına yakın insanlarla start almasıydı, çok çok moralli ve motive koşmanızı sağlıyor. Ayrıca 18. km'deki istasyonda verdikleri power gel de çok işe yaradı. Ilk deneyimimdi, sonra kendime de aldım.

    Bu arada stadyum finişi çok efsaneydi, ortam inanılmazdı. Ben mi yamuluyorum yoksa eskiden Avrasya Maratonları da Inönü'de bitmiyor muydu?

    ReplyDelete